Türkiye
ve Dünyanın En Etkileyici Arkeoloji Kazı Alanı Göbekli Tepe
Etkileyici bir arkeoloji alanı merak ediyorsanız çok uzak
ülkelerde aramanıza gerek yok çünkü ülkemizde öyle bir kazı alanı
bulunmaktadır. İnsanlık tarihi hakkında bildiklerimizi yeniden düşünmemizi
sağlayacak, yerleşik tarih anlayışını ve bilgilerini değiştirip, dinler
tarihini sorgulatacak, bir kısmımızın varlığından haberi dahi olmadığı bir
arkeolojik çalışma 1995 yılından beri Urfa Göbeklitepe'de devam ediyor. Dünyanın
gözünü merakla çevirdiği bu kazı hakkında biraz bilgi verelim.
Kısaca özetlersek; Göbeklitepe veya Göbekli Tepe, Şanlıurfa
il merkezinin yaklaşık olarak 22 km kuzeydoğusunda, Örencik Köyü yakınlarında
yer alan dünyanın bilinen en eski kült yapılar topluluğudur. Bu yapıların ortak
özelliği, T biçimindeki 10-12 dikilitaş yuvarlak planda dizilmiş, araları taş
duvarla örülmüştür.
Şanlıurfa ilimizde bulunan Göbeklitepe; İnşası Milattan
önce 10000 yılına uzanan Göbeklitepe tarihteki en eski ve en büyük ibadet
merkezi olarak biliniyor. Göbeklitepe İngiltere'de bulunan Stonehenge'den
7000, Mısır piramitlerinden ise 7500 yıl daha eski.
Ayrıca yerleşik hayata geçişi temsil eden kültür bitkisi buğdayın atasına da Göbeklitepe eteklerinde rastlanmıştır. İnşa edildikten 1000 yıl sonra üstleri insanlar tarafından kapatılarak gömülen bu tapınaklar yeniden gün ışığına çıkıyor.
Bir arkeoloji
harikası olan Göbeklitepe; Arkeolojik bir mevkii olarak ilk kez 1963 yılında,
Türk ve Amerikan bilim adamlarının yaptığı bir yüzey araştırması sırasında
tespit edilmiştir. Bu çalışmayla ilgili sonuçlar, Peter Benedict tarafından
1980 yılında yayımlanmıştır. Göbekli Tepe, Şanlıurfa İli’nin 15km kuzeydoğusunda, merkeze bağlı
Örencik Köyü yakınlarındaki dağlık alan üzerinde yer almaktadır. Seçilen
alan, diğer Neolitik Dönem yerleşim yerlerinde olduğu gibi su kenarı, vadi ya
da ovada olmayıp, Harran Ovası’nı kuzeyde sınırlayan uzun bir yükselti
silsilesi üzerinde, görüşe ve manzaraya hâkim bir konumda bulunmaktadır.300
m. çapında ve 15m. yüksekliğindeki Neolitik Dönem´in ilk evrelerine ait
Göbekli Tepe’nin topografik özelliklerinden ve yer seçiminden dolayı, ilk
fark edildiğinde şimdiki önemi anlaşılamamış olup, tepenin her yerinde
rastlanan kireçtaşı blokları nedeniyle buranın bir mezarlık olduğu kanısına
varılmıştır. |
1995-2006 yılları arasında Şanlıurfa Müze Müdürlüğü başkanlığında, Alman
Arkeoloji Enstitüsü’nden Prof. Dr. Harald Hauptmann ve daha sonra Dr. Klaus
Schmidt ve ekibinin katılımıyla kesintisiz kazı çalışmaları
gerçekleştirilmiştir. 2007 yılından itibaren Dr. Klaus Schmidt başkanlığında
Bakanlar Kurulu Kararlı Kazı statüsüne geçmiştir.
Şimdiye kadar yapılan kazı çalışmaları sonucunda, Göbekli Tepe’de 4 tabaka
açığa çıkartılmıştır. En üstteki I. Tabaka, tarım yapılan yüzey dolgusu olup,
geriye kalan 3 tabaka ise Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’e tarihlenmektedir.
Göbekli Tepe’de stratigrafi en üstten alta doğru şu şekilde izlenmektedir.
Göbekli Tepe, Kazı Alanında Çıkan Tabakların Listesi
I.Tabaka: Yüzey dolgusu
II. A. Tabaka: Dikilitaşlı
Köşeli Yapılar (M.Ö. 8.000-9.000).
II. B. Tabaka:
Yuvarlak-Oval Yapılar (Ara tabaka).
III.Tabaka: Dikilitaşlı Dairesel Yapılar (M.Ö. 9.000-10.000).
Çanak Çömleksiz Neolitik-B Evresi’ne tarihlenen ve yüzey dolgusunun hemen
altında bulunan II A. Tabakası’nda dikilitaşlı dörtgen planlı yapılar açığa
çıkartılmıştır. Bu yapıların, çağdaşı olan Nevali Çori’de bulunan tapınak
yapısıyla benzerlik göstermesi bakımından kültle ilişkili yapılar olduğu
düşünülmektedir. Bu evre için tipik olan Aslanlı Yapı’da, karşılıklı olmak
üzere, ikisinin üzerinde kabartma olarak birer aslan motifinin işlendiği dört
adet dikilitaş bulunmaktadır.
Çanak Çömleksiz
Neolitik-A ve B Evresi arasında bir geçiş tabakası özelliği gösteren II B.
Tabakası’nda, bu dönemin karakteristik özelliklerini taşıyan yuvarlak ya da
oval planlı yapılar açığa çıkartılmıştır.
Gene Çanak Çömleksiz Neolitik-A
Evresi’ne tarihlenen ve Göbekli Tepe’nin en önemli tabakası olan III. Tabaka’da
ise dikilitaşlarla çevrelenmiş büyük dairesel planlı yapılar dikkat
çekmektedir. Kültle ilişkili olduğu düşünülen bu yapılar, T biçimli
dikilitaşların belli aralıklarla dairevi şekilde dizilmesi ve etrafının
duvarlarla çevrilmesiyle oluşturulmuştur.
Merkezde karşılıklı ve kenarlardakine oranla daha büyük iki dikilitaş yer
almaktadır. Merkezde bulunan dikilitaşlar serbest dururken kenarlardakiler,
duvarlar ya da banklarla birbirlerine bağlanmıştır. Bu yapıların,
tamamlanmasından sonra bilinçli bir şekilde toprak ve çakıl dolguyla örtülmüş
olduğu kazılar sırasında anlaşılmış olduğundan bunların ölü kültüyle ilişkili
olabileceği düşünülmektedir.
Şu ana kadar dört adet böyle anıtsal yapı açığa çıkartılmış olup, yapılan jeomanyetik ölçümler sonucunda Göbekli
Tepe’de en az 20 anıtsal yapının olduğu anlaşılmıştır.
Konumu itibariyle çevresinde geniş kayalık platolar bulunan Göbekli Tepe’de,
dikilitaşlar bu platolardaki kayalardan yekpare halinde kesilerek temin
edilmiştir. Arazide, işlenmemiş durumda bazı dikilitaşlar kesildiği yerde hala
görülebilmektedir. Ayrıca bu platolarda, kayalar üzerinde, işlevleri henüz
anlaşılamayan oyuklar ve bir takım işaretler bulunmaktadır.
Boyları 5m.ye ulaşan dikilitaşların
bazılarının üzerinde, kabartma olarak çoğunluğunu yılan, tilki, yaban domuzu ve
kuşların oluşturduğu çeşitli hayvan tasvirleri bulunmaktadır. Bazı örneklerde
kabartma olarak yapılmış kol ve ellerden dolayı, dikilitaşların stilize edilmiş
insan figürleri olduğu, aşırı şematik ve kübik formda gösterilen gövdeleri ile
yaşayanları değil de başka bir boyutun varlıklarını temsil ettikleri
öngörülmektedir.
Kazılar sırasında ve genellikle de yüzey buluntusu olarak ele geçen yabani,
yırtıcı hayvan heykellerinin varlığı, antik dönemden bilinen yeraltı dünyasının
koruyucusu Kerberos’u akla getirmekte ve bu vahşi hayvan heykellerinin de
Göbekli Tepe’deki yapıların bekçisi olabileceğini düşündürmektedir.
Kazılar sonucunda çok sayıda hayvan heykeli, çakmaktaşından aletler, taştan
boncuklar ve kaplar ile küçük figürünler açığa çıkartılmıştır.
Göbekli Tepe’de temsil edilen bu dönemde, eldeki bulgulara göre insanların
avcılık ve hayvancılıkla geçindiği, henüz tarımın yapılmadığı düşünülmektedir.
Yerleşim yerinin konumu, açığa çıkartılan devasa boyutlu yapıları, tonlarca
ağırlıktaki dikilitaşları ve bu dikilitaşların yerleştirilmesi bakımından Taş
Çağı insanlarının, büyük bir organizasyon ve uzun bir zaman dilimi dâhilinde
hareket ettikleri düşünülmektedir.
Şimdilik en erken tabaka olan III. Tabaka’nın tarihi M.Ö.10. Bin
olarak belirtilmektedir. Yerleşim yerinde henüz ana toprağa ulaşılamamış olup,
ileriki yıllarda gerçekleştirilecek kazı çalışmaları sonucunda Göbekli
Tepe’deki hayat netlik kazanacaktır. Göbeklitepede arkeolojik kazı çalışmaları
halen devam etmektedir.